Bizleri millet olarak dünyaya karşı ayakta ve diri tutan ,kardeşliğimiz ve kenetlenmişliğimizdir. En olumsuz zamanlarda bile birbirimize karşı olan kırgınlığımızı, darılmışlığımızı bir kenara bırakıp, hep beraber karşı durmuşluğumuzdur. Bunun örneklerine tarih bir çok kere şahit olmuştur.En son ülkemizin yaşadığı, 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı gösterdiğimiz kardeşliğimizi ve beraberliğimizi, tarih ve insanlık yüzyıllar geçse de unutmayacaktır.
Bu topraklar sadece kendi içindekilerle kardeşliğe şahit olmadı. Bu topraklar tarihten günümüze, kim mazlum ve mağdur duruma düşmüşse, ona kapılarını açan ve gelenleri bir Ensar sıcaklığı ile kucaklayan kardeşliklere de şahit olmuştur.1990 lı yıllarda Irak’tan gelen Kürtlere kucak açmıştır. Bugün ise ailemizin, sokağımızın , mahallemizin ve şehrimizin bir parçası olmuş milyonlarca Suriyeli mülteci ile kardeşliğimiz, tartışılamaz duruma gelmiştir.Her ne kadar Suriyeli mültecilerle ilgili bu günlerde, bazı sıkıntılar yaşanıyormuş gibi gösterilse de , özellikle de sosyal medya da aslı olmayan iddialarla suçlamalar yapılsa da, çok şükür ki kardeşliğimiz baskın gelmektedir.Ve kardeşliğimiz bu tür çıkışlara asla izin vermeyecektir.
Bizler biliyoruz ki onlar bizim ülkemize isteyerek gelmedi. Altı yıldır acımasızca süren bir savaşın, yaşanan orantısız katliamların, ölen çocukların, Umran bebeklerin çaresizliğine umut olmak için geldiler. Çocuklarıyla bize sığınan kadınların, buradaki kamplarda, araba garajlarında, kışın soğuğunda küçücük çocuklarla sobasız evlerde, daha ne kadar kalacağını bilmeden bekleyen, yardımcı olarak Allah’ı sonrada bizleri gören bu insanlara karşı kardeşliğimiz diri tutmalıyız.
Tabi ki kültür olarak farklılığımız var. Bazı davranışlar ister istemez sıkıntı oluşturuyor. Bu durumu biraz muhacir ve Ensar davranışına benzetmeliyiz. İslam tarihini okuduysanız, Medine Mekke ye göre daha medeni, ilkeleri ve Standard bir yaşam tarzı olan bir yer. Mekke ise biraz daha kaba ,insan ilişkileri, yaşam tarzları daha sert olan bir beldeydi. Mekkeli muhacirlerin davranışları Medinelilere garip geliyordu. O samimi kardeşlik ve kabullenmişlik bu tür problemleri geri plana attı. Bize düşende Suriyeli kardeşlerimizi Ensar bakış açısı ve kardeşliği ile kabullenmek.
Herkesin kendimiz gibi olmasını beklersek, çatışmadan başka bir şey bulamayız. İnsanları fıtratları gereği sürekli barışa, iyiye ve kardeşliğe yönlendirmeliyiz. Kan bağımız olmayan başka bir ülkeye mensup olan bir Müslüman la, bir insanla maddi ve manevi dayanışma içine girmek herhalde kardeşliğin sınır tanımaz tarafı olsa gerek. Hicretin bu insanlarla belki de bu coğrafya da kardeşliğin yayılmasında katkısı olacaktır. Bu kardeşlik Ayet-i Kerimede belirtildiği gibi”Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O,gönüllerinizi birleştirdi. O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz.Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan sizi o kurtardı.(Al-i İmran 103)yeni bir kardeşlik anlayışı sunacaktır.Bizim Ensar kardeşliğimiz bu coğrafyada batının istediği ayrıştırmacılığa, birbirimizi öldürerek tüketmenin sınırına geldiğimiz bu zaman diliminde, Allah’ın bizi birbirimize muhtaç kılarak oluşturduğu kardeşlikle ,daha güçlü hale gelecektir.
Kardeşliğimizi ortak iş yapmaya ,birlikte beyin gücünü kullanarak üretime dönük bir anlayışa dönüştürürsek, daha güçlü oluruz.Aynı zamanda kardeşlik hukukunu bir Müslüman olarak, bir insan hakkı olarak ta görmeliyiz.Bu insanların mal,can ,namus,eğitim ve hasta hakları ile de ilgilenmeliyiz.Peygamber(a.s) şöyle diyor “Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz “ ifadesiyle Allah resulü bizden bir fedakarlık ve sahiplik istiyor.
Yoksa şişme botlarla denizi geçmeye çalışan , denizin ortasında batan botlardan sahile vuran aylan bebeklerin, kadınların ve erkeklerin hesabını nasıl veririz. Kimyasal silahlarla öldürülen çocukların sivillerin hesabını nasıl veririz. Biz Müslüman ve bir insan olarak şu na talip olmalıyız. “Tarihin bu kardeşliği ne Suriyelilere nede bize unutturmasına”