ABDURRAHMAN ÖRNEK ornekabdurrahman@gmail.com

ESKİ HER ZAMAN GÜZELDİR

18 Haziran 2022 Cumartesi 05:51

Neden mi? Eskidikçe eskinin ne kadar güzelleştiğine tanık oluyoruz. İnsan; ruhuyla özdeşleşmişti, ruh düşüncenin önünde akıl ise kalple kemale ermişti. Bilgi bu kadar çok ve etkin değildi ama tecrübe hayata dair kanaat etmeyi ve kanaatle yaşamayı da öğretiyordu. Bu kadar psikolojisi bozulan, psikolojik sorunlar yaşayan insan yığını da yoktu. Çünkü her sokağın bir dert dinleyicisi vardı. Daha doğrusu komşular birbirinin dert babası, dert küpüydü. Anlatan rahatlar, dinleyen rahatlatırdı. Herkesin sofrası herkese açıktı. Evlerin balkonundan evin önünden geçen kim olursa olsun  -hele de yemek vakitlerinde, yaz mevsiminde çok olur- sofraya davet edilirdi üstüne başına bakılmadan. Çok azı dışında herkes eşit bir yaşama sahipti. Çoğunluk maddi olarak belki fakirdi ama bütün herkesin gönlü zengindi. Komşuda tencerede kaynayan diğer komşunun tabağına da dolardı. Marketler, süper marketler, AVM’ler yoktu. Bakkallar, bakkal amcalar vardı. Veresiye olarak yazılırdı deftere borçlar, hasat zamanı ödenirdi. Borcunu ödemedi diye kimse icraya verilmezdi, çok çok canın sağ olsun denir, borcun üstü kalemle çizilirdi. Ama bir gün mutlaka ödenirdi.  Süt derdi, yumurta derdi yoktu çünkü herkesin, her evin en az bir ineği, birkaç tavuğu vardı. Kimse kimseye sütü parayla satmazdı. Sütün yumurtanın fiyatı hiçbir zaman yükselmezdi; ot, saman, yem tarladan gelirdi. İnsanlar birine bir kova süt, bir tas ayran vermek için çocukların eline tutuşturur “oğlum, kızım falanca şehirden gelmiş, ineği koyunu yok. Al bunu götür, hayrımıza bir soluk ver de gel” derlerdi. Manava ihtiyaç yoktu, herkesin bahçesinde her çeşit sebze, meyve hem de organik olarak vardı.  Zaten sebze meyve kısmını hiç söylemiyorum, bütün meyve ve sebzeler herkesindi. İnsanlık desen yine öyle; herkes birbirine sahip çıkar; mahallenin çocuğu, kadını, kızı herkesin korumasındaydı. Birinin birkaç günlük işi olduğunda imece usulüyle toparlanıp bir günde bitirilirdi. Hastalık, ölüm vs durumlarda herkes sahiplenir, hasta ya da ölü sahipleri acı süreçlerini rahat bir şekilde atlatırlardı. Acının paylaşıldıkça azaldığına, sevincin paylaşıldıkça arttığına inanılırdı. Hatta mahallede ölü varsa televizyonlar yas süresince açılmazdı. Akşamları hele de kış aylarında kimse evde oturmaz; akşam yemeğini yer; telefon yada haber gönderilmeden eline birkaç yumurta alır komşusunu, akrabasını, yabancıyı çat kapı ziyarete giderler;  kimsede neden haber vermedin demez; yüz ekşitmezler gayet güleryüzlü bir şekilde buyur ederdi; yüzlerini asmazlardı çünkü herkes öyleydi. Evlerin kapıları kilitlenmezdi çünkü hırsızlık yoktu. Hiç kimse namusundan korkmazdı çünkü arsızlık yoktu. Düşünce olarak karşıt olsalar bile bir yerlere gidildiğinde namusum, çocuklarım size emanet diyerek gidilirdi. Kendi çocuklarına nasıl bakılıyorsa emanet edilenlere de öyle bakılırdı. Eskiden söz ağızdan bir defa çıkardı, aleyhte de olsa söze riayet edilirdi. Kanun yoktu, büyük insanlar vardı kanunların çözemediğini bir sözle çözen. Mahalle denetçileri vardı, mahallenin kimyasını bozacakları kendi usulünce çözmek için. Büyüğe, küçüğe saygı ve sevgi vardı, hele bir sokakta kahvede ya da evde bir büyük gelecek de ayağa kalkmayacaksın, kınanmak ne ki insan yüzüne bakılmazdı. Ergenlik, ergen idare edelim diye bir şey yoktu, ergenliğe giren artık yetişkin bir erkek ya da kadındı. Ayrı evlerde oturulmazdı, anne- baba, evlenen çocuklar hatta evlenmemişler hepsi bir arada otururlardı. Hatta evlenip ayrılacak olan erkek kınanırdı ve ayrılmaya cesaret edemezdi. Birlikte çalışılır, birlikte kazanılır, birlikte yenilirdi. Akıllı cep telefonları hatta normal telefonlarda yoktu, görüşmeler hep yüz yüzeydi. Herkesin mahremiyeti kendindeydi, kimse kimsenin ne yediğini, ne giydiğini, nereleri gezdiğini bilmezdi. Hiç bir şeyin masumiyeti bu kadar bozulmamıştı. Kavgaya gelen yüz yüze görüştükten sonra barışla dönerdi, uzaklardaki akraba dost kim varsa gidilir, hemen dönülmezdi, kalabilindiği kadar kalınırdı. Kimsede bu durumdan şikâyetçi olmazdı Bilirsiniz babalarımızın asker arkadaşlık hikâyelerinin bitmek bilmez muhabbetini. Kaçıncı kez dinlersiniz ama usanmazsınız, ne anlatan usanır ne dinleyen. Eski güzeldi diyorum çünkü şu an ki dostluklarımız, ilişkilerimiz eskinin bize bıraktığı mirastır. Saygınlığımız hala o mirasın bizdeki varlığından.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #