Çağın kişilik bozukluğunun karanlık üçlüsü;
Hedonist (Hazcı),
Narsist (Her şeyin merkezine kendisini koyan) ve
Makyavelist (Ahlaka karşı menfaatini önceleyen).
Maalesef yediden yetmişe çoğumuzun içinde bulunduğu kişilik durumu bu... Bu karanlık üçlü insanın bozulmasına yeter de artar bile... Bu özellikler Kur’an’da belirtilen nefis mertebelerinin en tehlikesinin vasıflardır. İbadetlerin gayesi de iptidai nefisten kamil nefse (Nefs-i emmâre. Nefs-i levvâme. Nefs-i mülheme. Nefs-i mutmeinne. Nefs-i râzıye. Nefs-i merdıyye) doğru bir yol almaktır.
Nefsi emarenin hüküm sürmesine yol açan haz duygusu kişiyi sarmalamışsa haz alma adına meşru ya da gayrı meşru tüm yollar mübah olur.
Kendini merkeze almak ve isteklerini ahlaki normlara tercih etmek gibi diğer iki haslet hazzın tetiklediği unsurlardır. Bunların da temelinde haz var.
Kendini merkeze almak enaniyettir. Kendisini beğenmedir. Nefsini putlaştırmadır. Bir adım ilerisi küfrün olmazsa olmazından addedilecek kadar tehlikesi aşikardır. Şeytanla başlar bu serüven. Adem as.'a secdeyi Allah'ın emri olmasına rağmen reddediş, enaniyetin tezahürüdür. Nefsi emmarenin en karanlık halidir. Nemrutlar, Firavunlar ve Ebu Cehiller bu serüvenin yüklenicileri mesabesindedir. Narsistlik bu kadar fena ve habistir.
İnsanda, Allah ile savaşı bu narsistlik özellik göze alır. Her insandaki narsistlik miktarı aldığı eğitime göre az ya da çok olabilir; ancak çok oluşu insanı hakikatlerden fersah fersah uzaklaştırır.
Hedonist ve narsistlik ahlaka karşı menfaati öne alır. Makyavelistlik dediğimiz bu durum ilk ikisinin sonucudur. Bu da dinimizde zekat ve sadak gibi ibadetlerin yerine getirilmemesinden ileri gelen erdemli halin gelişmemesinin sonucudur.
Makyavelistlik bir yerde haz almanın ölçüsünü rafa kaldırmaktır. Yok hükmünde saymaktır. Diğer taraftan kendisini merkeze alanın enaniyeti gücü nispetinde yelteneceği zorbalığa engel tanımamaktır. Narsistlik ve makyavelistlik aynı zamanda içinde bulunduğu durumdan hoşnut olmayı gerekli kılar. Yani hazzın en lezzetli yanlarıdır.
Bu üç kavram aslında özellikle gençlerimizi tanımamız adına bize birçok ipucu veriyor.
Bunları eğitimin üzerinde durması gereken üç hastalık olarak görüyorum.
En başta topluma yön veren insanların bu üç hastalıktan beri olması gerekir. Özellikle yönetim kademelerine getirilecek insanları bu karanlık üçlü teste tabi tutarak belirlemek lazım.
Ahlaki kuralları tanımayan, enaniyeti yüksek ve olur olmaz her şeyin hazzını tatmaya dünden razı olmuş insanların devlet kademelerinin en kilit yerlerine yerleştirilmeleri toplumsal ifsat ve çürümeyi beraberinde getirir.
Son günlerde sosyal medyaya yansıyan Ankara’nın önden gelen üniversitelerin birinde rektörlük yapan bir akademisyenin Yahudi bir sanatçıyla konser vermesi için üniversite adına sağladığı imkanlar yetmemiş gibi bu konuyu tenkit eden duyarlı vatandaş ve STK’ların uyarılarına aldırmadan onu koruma refleksi göstermesi bahsi geçen toplumsal çürüme adına verilebilecek bariz örneklerdendir.
Bu yıla damgasını vuran asrın hırsızlık olayında içeri tıkılan organize işlerin karanlık isimleri için bu kadar da olmaz diyecek kadar şefaat dileyen makam sahiplerini de gördük maalesef.
Ülke olarak terörün üstüne her gittiğimizde teröristleri savunacak kadar kin hazzını tadan bazı hukukçuların “cübbemi giyesim geliyor” yollu serzenişte bulunmaları, hele hele bunların devlet yönetiminde bir hayli yüksek kademelerde bulunan isimlerin başından gelen şahıslar arasından çıkması çürümenin ne denli derinlere indiğini gözler önüne sermektedir.
Biz liyakati hep teknik konulardaki kişilerin uzmanlığı olarak algıladığımız için insanı canavarlaştıran bu karanlık üçlünün vereceği zararı hep göz ardı etmişizdir. Asıl tehlikenin kaynağı burasıdır.
Orhan Gazi devlet kademesine Allah korkusu olmayanı almayacağını belirtip bunu bir kural haline getirerek bir devlet geleneği oluşturmuştur. Peki nedir bu Allah korkusu?
Bence karanlık üçlünün panzehiri Allah korkusudur. En başta hazlara ayar veren birinci amildir. Bu korkuyu içselleştirerek yaşayan hiçbir insan uluorta her hazzı tatmaya yeltenmez. Meşru olanın haz yolcusudur o artık.
Adam öldürmek bir hazdır. Hırsızlık yapmak hakeza. Zina yapmak zaten ortada. Dedikodu yapmak, insanları çekiştirmek hep haz ürünü şeyler değil mi? Rüşvet almak. İçinde bulunduğu gücü menfaati için kullanmak. Bunları yaparken övülmekten hoşlanmak. Gaza gelmek.
Elinde güç bulunduranın bu güce dayalı haklı haksız iş bitiren olması ve sonuçta aranan adam olmakla enaniyeti kafdağını aşan insanlar bu yapılarıyla toplumun değer yargılarını asla önemsemezler.
Sonra da yaptığı gayrı meşruluklara meşruiyyet bulmaya yeltenir bu insanlar. Sonuçta menfaatleri uğruna tüm normları rafa kaldırmış olurlar. Böyleleri adli makamları da yanıltır ya da gücünü verilecek hükmün istediği şekilde sonuçlanmasında kullanır.
Böylelerinin kendinden gayrı birilerine fayda gelmediği gibi zararları katmerlidir.
Allah korkusu sıradan bir kriter değildir. İdarede maslahat aranacaksa liyakatte karanlık üçlü testine dikkat edilmesi gerekir.
At sahibine göre kişner. Üzüm üzüme baka bakar kararır. Atalarımızın bu tespitini yabana atmamak gerekir. Makamlara getirilecek kişiler kendi tıynetinden çevre oluştururlar. İyisinden iyi şeyler, kötüsünden de kötü şeylerin çıkması bundandır gayrı.
Mustafa Salim
26 Mayıs 2025 Ankara