RECEP TOMBAŞ receptombas@hotmail.com

AH İNSAN!...

04 Şubat 2020 Salı 07:00

Son yüzyılın dünyası bencil ve hedonist (hazcı) bir insan modeli karşımıza çıkarmıştır.  ‘’İnsanı insanın kurdu (homo homini lupus)’’ (Thomas Hobbes) haline getiren sistem, bu halden ekonomi ve siyaset devşirdiği için varlığından her daim memnun kalmıştır.  Devam ettirmek için her yola başvurmuştur.

Değişmeyi hiçbir zaman aklına dahi getirmeyen sistem, varlığına borçlu / kendi eliyle ürettiği materyalist bakışa müdahale edecek de değildir. Değişim düşüncesi bencil ve hedonist sistemi sorgulama meyli olmadığı için akim kalmıştır. Ya da sistemin oluşturduğu kabuğa zarar vermeme kaydıyla eleştiriye müsaade edilerek toplumların gazları alınmıştır.

Tarihin derin sayfalarından günümüze en hakiki söz söyleme kabiliyeti yine İslam’da vardır.   Bu kabiliyet her zaman Garbın (Batı) sentetik okumalarına cevap verme meyliyle yaşayagelmiştir.

Zamanı değiştirecek ve insana hakkını verecek okumanın gecikmesinin elbette nedenleri vardır.

Eğitim ve öğretim felsefesinin payı bunda oldukça büyüktür.

İslami anlamlandırma çabası, ‘salt duygu ve coşku merkezli bir manevi tecrübe oluşturma’ izahatı Kur’an’da anlatılan iman tecrübesini tam olarak karşılamadığı (Din ve Toplum, cilt 5, sayı 3, Ocak 2018) bilinmesine rağmen bu yöntemde ısrar edilirse hataya düşülmüş olunmaktadır.

İslam eğitim mantığında salt öğretimin hâkimiyetini kanıtladığı, tekrar ve nakilden ibaret olan modeli metafizik ıslahatlarla modernize edilmiş olmasına rağmen mefkûreyi daraltan hazcı (hedonist) ve bencil izahata hâkim Batı’nın esiri olmaya mahkûmdan kurtarılamamış bir düşünüş vardır.  

Bu mantıkta nakıs kalan şey, konumlandırıldığımız yerden kurtulma eğilimimizi kaybetmemizdir. Seküler dünyanın müstebitten (zoraki) önümüze koyduğundan öteye gidecek anlamlandırmamız yoktur. Hal böyle olunca Kur’an’ın İslam eğitim modelinin insan eğitim modeli olduğunu ıskalamamıza neden olmaktadır. İnsan metafizik hazza hapsedilemeyecek kadar önemli bir varlıktır.

Ne zaman ki, izahata mukabil sual akla rücu etse, düşüncenin ikmalini akim bırakacak suçluluk psikolojisi neşet ettirilmiştir. Bu yüzdendir ki, itiraza mukabil cevaplar/okumalar, sübjektif İslami konumlandırmayı ortaya çıkarmıştır. 

Söylenilen sözün sıhhatinden ziyade dünya görüşü, siyaseti, mezhebi ve meşrebi sorgulanır olmuştur. Yaranın tedavisinden ve bilginin membaından ziyade sözün sahibinin mezhebi, meşrebi ve siyaseti dikkat çekmiştir. Kimseyle bağı olmayana cemiyet, siyaset ve tarikat dayatılmış ya da kitlelerine öyle lanse edilerek yazarın izlenmesine ve kitapların okunmasına engel olunmuştur. Bu da hastalığın tedavisini geciktirmiştir.

 Ya toplum içinde tecridi ya da akla gelen mefkûreyi idam etmek tercihinde bırakılan insan, hedonist ve bencil yaşam için kolayını tercih ederek ya görmezden gelmiş ya da reddetmiştir/kaçmıştır. Ekseriyetin tercihi olan bu yol, kolay ve zahmetsiz olması nedeniyle her daim tercihe şamildir olmuştur. Çünkü insan kolay (acil) olanı tercih eder. 

Manevi okumaların önünü alacak her tür materyalist/metafizik Ceyş-ü izahat (Post modern askeri darbe) gibi, çeşm-ine (gözüne) ayan edilerek anlamlandırma ve söz edebilme kabiliyeti elinden alınarak tarumar edilmiştir.

Bu da mefkûrenin (ülkü, idea) sönmesine ve kendisine dayatılanlar arasında kalmasına sebep, çözümler üretmesine de engel olmaktadır. Evrensel okumalarla güçlü bir İslami mefkûreyi yeni nesillere kazandırmak her Müslümanın vazifesi olmalıdır. 

Yapılan çalışmalar zihni açmazdan Müslümanları kurtararak yarınlara yol almasını sağlayacaktır. Ya da sönük mefkûreyle birkaç yüzyıl daha yeni dünya güçlerinin esiri olmasının önü alınamayacaktır.

Bilinmeli ki, mefkûresi sönük olanlar, kavi izahatların esiri olmaya mahkûmdurlar. Mefkûresi olmayanlar ise, başka mefkurenin mahkûmu olması için izahata dahi ihtiyacı yoktur. 

Sosyal bünyeyi, bulunduğu toprakların ve zamanının materyal değerleriyle izahatı göz ardı eden, İslami okuma getiremeyen bir argüman, formel olarak işleyişi sürse de sosyolojik nüfuza sahip olamayacaktır.

İnsanın kimliğini bulma çabasında Bilgi (İlim), Bulma (İrfan), Olma (Hikmet) çizgisi takip edilmelidir (Yusuf Kaplan TVNET, Düşünen Ekran).  Bilmeyen bulamaz, Bulamayan Olamaz, Olamayan hikmetli söz söyleyemez. İrfan ve hikmetten yoksun bireye verilen her bilgi onu mağrur/bencil yapacaktır. Bildiklerini zevklerinin inşası için kullanma gayretinde olacaktır. Çünkü insan dünyaya meyillidir.

 Olmayana güç verirseniz zulmeder, insanı verirseniz ruhsuz nesiller yetiştirir. Atomu verirseniz parçalar ve hemcinslerinin başında patlatır. Şehri verirseniz her yere beton dikerek kendi yaşam alanını genişletirken, hayvanatın alanını daraltır. Eğer kâinatta dengeler bozulursa suçu develere atar, yaşam hakkını elinden almaya yeltenir. Çünkü, ... “o (insan) cahil ve zalimdir” (Azhab,72).

 Siyaset verirseniz yönünü siz dahi tespit edemezsiniz. Varlığının izahatını menfaatine göre belirlediği için, dünyalık arzuları konumunu belirleyecektir. Çünkü, … “insan çok nankördür.” (İsra, 67).

Bilgi sahibinin, bulma eğilimi varsa havsalası genişliyor, üretiyor demektir. Kazandığı her hazineyi kâinatla paylaşıyor ise bilmesine ve öğrenmesine devam edilmelidir. Eğer bulma kabiliyeti yoksa, bilgi akışı kontrollü olmalı ki insanlığın varlığına halel gelmesin.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Recep
Bilmek olmanın kapısıdır, olmak hikmetin kapısudır. Bu kapılardan emekle geçilir, insanlıkla hikmete erişilir. Rabbim müminin ferasetli gözlerini herkese nasip etsin Bekir kardeşim.
Bekir Cetin
Recep Hocam doğru tespit. Yani sorunun ne oldugunu bilenler var, az da olsa. Peki çözüm ne ve bu sorunu nasıl çözmeyi düşünüyor bu zamanın alimleri (ki bu zamanda alim varsa eğer). Bence diğer büyük sorunda, müslümanların vazifelerini bilmiyor olmaları. Müslümanların vazifeleri kulluk görevlerini yapmaktan sonra baslar bence (ki kulluk görevlerini kimler 100% yerine getiriyor?) Bir kisi budist bir alime gidiyor ve soruyor: Senin gibi bilge olmam benim kaç yılı alır? Bilge cevap veriyor: 15 yılını, diye. Kisi tekrar soruyor: Peki gece gündüz calisip cabalasam? Bilge tekrar: "Iste o zaman 25 yıl sürer". Adam sonra: Peki hic yemesem, icmesem ve uyumasam? Bilge: O zamanda, 35 yıl yada daha fazla diyor. Ne demeli?