YÖK Başkanı olduğu dönemde, Üniversiteler Arası Kurul Başkanı olan Profesör Mustafa Akaydın’a telefonda küfreden adam olarak radarıma girmişti Yusuf Ziya Özcan.

YÖK’ün bahçesine kurduğu mini hayvanat bahçesi ve horozunun yarattığı adli karmaşayla hiç ilgilenmedim.

Ancak sınav rezaletleri ortaya çıktığı zaman ÖSYM Başkanı Ali Demir için Radikal gazetesine “İstifasına gerek yok” deyip, bir ay sonra Cumhuriyet gazetesine “Ben olsam çoktan istifa ederdim” demesini hayretle izledim.

YÖK, FETÖ’nün ÖSYM’de at koşturduğu bir dönemde bir komisyon oluşturdu.

Komisyon, hazırladığı raporda ÖSYM Başkanı Ali Demir hakkında ceza soruşturulması açılmasını tavsiye etti.

YÖK Başkanı olarak, ceza soruşturmasına “Hayır” oyu verdi Yusuf Ziya Özcan, disiplin soruşturmasına “Evet” dedi.

Bugünlerde Gelecek Partisi’nde siyaset yapıyor Yusuf Ziya Özcan.

Bir kitap yazmış, mevcut YÖK Başkanı Yekta Saraç’a sallamış. Ana fikir olarak da liyakate değil göre göre sadakate atama yapıldığını söylemiş.

Sadakat söz konusuysa bundan en fazla faydalanan isimlerden biri de kendisi aslında. YÖK Başkanlığı’ndan Polonya’ya Büyükelçi olarak gitti.

O atamaya da tek itiraz eden isim ben oldum zira Polonya, nüfus büyüklüğü ve kırsal alanda yaşayan nüfus oranıyla AB yolunda müzakere süreçlerinde Türkiye için en iyi örnekti.

Sosyoloji dersleri veren birinin toplumsal  hafızamızın bu kadar zayıf olduğuna güvenmesi şaşırtıcı değil.

Garip olan, geçmiş yıllardan kalan Erdoğan ile olan diyalogları, verilen talimatları anlatarak değer bulmayı içine sindirmek.

Bu sadece Yusuf Ziya Özcan’ın hazmettiği bir durum değil aslında...